| sezai karakoç şiirleri | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:28 pm | |
| LİLİYAR
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu Kuklalar titremesin ne yapsın Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın Kuklaların kukla olmadığı besbelli Lilinin çekip gideceği besbelli Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili Sen istesen de taş yürekli olamazsın Sen daima güzeller güzeli olursun Lili Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili Demek sen gidiyorsun Lili Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu Lilinin bir tavşan gibi koşuşu Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu
Ben konuşmasını bilmem Lili | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:29 pm | |
| MECNUN MUM VE PERVANE
Bir gece Mecnun'un yaktığı Bir mumun etrafında Dönüyordu Zavallı incecik bir pervane Mumsa devrilmek istiyordu Pervane yerine Mecnun'un üstüne üstüne Sevgili mum Dedi Mecnun Sevdim seni Acıdığın için pervaneye Bende önerirdim Kader izin verseydi Beni yakmanı Onun yerine Ama acele etme vakit var Sayılıdır saatler dakikalar Azrail bile senden sabırlıdır Burada sencileyin benim de işim var Ben herkes için Değişik ve ayrı dozda Soyut bir otobiyografyayım Herkesin yaşadığı bir iç tarih Hekesin yüreğinden geçen bir coğrafya Gidip gidip varacakları Fakat ulaşamayacakları Bir panorama Kaderin zaman zaman Kabaran kanlara uyguladığı Nirengi noktaları batmış Beyaz bir karanlığa batmış Mutsuzca mutlu bir topoğrafya
Sonra gece bitti mum söndü Bu söyleşilerle tan atarken Pervane Mecnun'a Mecnun pervaneye döndü | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:29 pm | |
| MECNUN VE TOZ BULUTU
Bir gün Mecnun Yalnız ve yorgun Karşıda bir toz bulutu gördü Sanki geliyordu O'nu yutmak için Dedi dur ey toz bulutu Karanlığın bereketi ölüm otu Acele etme vakit var Sayılıdır saatler dakikalar Azrail bile senden sabırlıdır Burda sencileyin benim de işim var Arzum şu ki ödev bitip gün dolsun Benim de kaderim mutluca Bir toz zerresi olmak olsun | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:30 pm | |
| ÖLÜM (LEYLA İLE MECNUN)
Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde Bir kış güneşliğinde Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir Tabiatı aşan bir bildiriştir Ne güz ne sarı renk bu göçü anlatır Bu kan rengi bu kıpkızıl öçü anlatır Görünüşte kırmızı gerçekte yeşil Görünüşte öç hakikatte değil Faninin sonsuzla barışması Affın mağfiretle yarışması Yaprağın düşüşü değil bu toprağa Bir yıldırım çarpışıdır dağa Sonbahar değil ilkbahardır Ölümden sonra ölümsüz hayat vardır Bulutlar açılır güneş çıkar Yağmur taneleri inci tanelerine dönüşür Deniz çalkanır saçar ortaya hazinesini
Anladım onlar ölmediler Ölüm adına Ölüm maskesini takınarak Dönüştüler bir ışığa | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:30 pm | |
| PERİLİ ŞİİR
(Leyla'nın doğumunda bir gök yaratığının söylediği)
Bir peri miydi bir peri miydi Sevgilim bir peri miydi Diriliş dedim diriliş dedi Kav dedim kav dedi
Gözleri yumulu bir peri miydi Gözleri yumulu bir peri miydi Bir uyurgezer gibi Bir uyurgezer gibi
Çeşmelerin yankısı mıydı Çeşmelerin yankısı mıydı Aldı bıraktı beni Aldı bıraktı beni
Baharın gözleri miydi Baharın gözleri miydi Kırlardan bana baktı Kırlardan bana baktı
Işığın kardeşi miydi Işığın kardeşi miydi Kirpiklerimi gördü Kirpiklerimi gördü
Ruhumun şebnemi miydi Ruhumun şebnemi miydi Gözyaşlarıma yağdı Gözyaşlarıma yağdı
Öldüğümü bildi Öldüğümü bildi Dirildiğimi bildi Dirildiğimi bildi
Bir peri miydi bir peri miydi Sevgilim bir peri miydi Diriliş dedim diriliş dedi Kav dedim kav dedi | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:31 pm | |
| PİNG-PONG MASASI
............................... Beyaz iplik sert iplik ve tak tak Yuvarlak top küçük top ve tak tak Ping-pong masası varla yok arası Ben ellerim kesik varla yok arası ...... Öpüçüğüne eyvallah ve tak tak Beraber sinemaya ... evet ... ve tak tak Ping-pong masası varla yok arası
Öküzün gözü veya dananın kuyruğu Kadifekale veya Sen nehri Ha Sezai ha ping-pong masası Ha ping-pong masası ha boş tüfek Bir el işareti eyvallah ve tak tak Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi Ne kadar güzel ne kadar sıcak Tak tak tak tak tak tak tak | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:31 pm | |
| PİŞMANLIK VE ÇİLELER
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür Bir odun parcası aydınlatır ocağı Annesi ateşin önünde perişan Annesi ateşin içinde hür Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür
Yağmurlar sırtıyla sırtım arasındadır Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın Kalbimi bin parçaya böldü divane sır Sesi geliyor sesi, günahkar çocuklarım Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın arasındadır
Benım boyum ufak onun da ufaktı Kıvırcık saçlarından öpmediğim için onu Onun bu ocakta yanan toprağı Her gece rüyamda avuçlarımı yaktı Benim boyum ufak onun da ufaktı Benim gözlerim yeşildir onun kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara
Annesinin başi elleri arasında Parmağında aydınlık günlerden kalma yüzük Bir fotoğraf asılıdır duvarda Aynaya, geceye, maziye dönük Annesinin başı elleri arasında
Bir tüfeğin burnu havadadır Ateş almak üzeredir mermisiz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Bir tüfek ateş almak üzeredir mermisiz
Bir saman çöpüne tutunmuş kızların Eteğini ben çektim Neyleyim göğsümü Karacadağ'ın sert rüzgarı doldurmuş Annemden ben ilk sütü Geyve'de içtim Ankara'ya Çataldağ'a bir zindandan gül vurmuş Az kalsın ben ölecektim Bir saman çöpüne tutunmus kızların
Kediler halıları parçalıyor Kırmızı bir ışık düşüyor yere Annemin dizinde derman yok Hükmedemiyor insan ruhuna ateş Rüzgar hükmedemiyor incecik perdelere Kediler halıları parçalıyor Ateşte sarı gül açan saksılar Kızarmış bir ekmek gibi duruyor
Kulağıma garip sesler geliyor Kuş yumurtasından çıkan insanlar Ahırda bir ata eyer oluyor Kulağıma garip sesler geliyor
Ben bir şarkı bir türküyüm Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm Beni bir azizin nefesi uçurur Kalbimde Allah'ın elleri durur Cici ayaklarım ilikli bağlı Ben onun sılası kendimin gurbetindeyim
Ben azizin hasreti Ben Meryem'in yanağındakı tüyüm Benim gözlerim yeşildir, onun gözleri kara Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara
Ocak sönüyor ateş kül oluyor Annesınin saçları beyaz Annesi saçlarını yoluyor Ateşin içinde gül açılmış Servi büyür, ardıç büyür, çocuk büyür Annesi ruhunda ruhuma eğilir
Sineklerin kanadını ısıtan Bir güneş toprağı yarıp çıkacak Kadınlar sansa da yaşadığını Sarkısız kaldıkça yaşayamayacak Kadınları sarkılır, akrepler aydınlatır Kadınları sarkılır, zahirlar aydınlatır
Artık ben gideceğim ata eyer vuruyorlar Hatıralarımı birer birer yakacağım Entarimi parça parça edip Zehirli kirpilere bırakacağım Beyaz bir kayanın üstüne çıkıp Göğsüme siyah bir gül takacağım Batan güneşe doğru kurşunlar sıkıp Kendimi boşluğa bırakacağım
Ayaklarımın altından geçıyor bir deniz Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım Siz beni ne anlarsınız... siz... Artık ben gideceğim atım kişniyor Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor
Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara Ben günah kadar beyazım, o tövbe kadar kara | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:32 pm | |
| RÜZGAR
Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım! Gelin duvağından kopan bir rüzgâr... Bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım; Bu rüzgâr yüzünden bana olanlar...
O ceviz dalları, o asma, o dut, Gül gül, mektup mektup büyüyen umut... Yangından yangına arda kalmış tut. Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:32 pm | |
| SESSİZ MÜZİK
Sen kış güneşi misin Yakarsın ısıtmazsın
Bir ırmağın ortası yoksa Seni mi hatırlayacağım
Bu dünyada olup bitenlerin Olup bitmemiş olması için Ne yapıyorsun
Sizin evin duvarları taştan Dumanı da mı taştan
Seni kız arkadaşlarından Sevinç gözyaşları içinde Öpen olmayacak mı
Ezberlediğin şiir Beklediğin adam | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:33 pm | |
| SEVGİ
Çölden farklı olmayan bu korku Çocukların bu korkudan olur neşeleri Siyah sepete baktıkça her biri Sıcak hoşluğunu anlarlar ölmenin
O gün gün ışığından mahrum Mahrum bırakılmış genç kızlar Anneleriyle parka çıkarlar Anneleriyle anneleriyle anneleriyle | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:33 pm | |
| SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE - 1
Gelin gülle başlayalım atalara uyarak Baharı kolayarak girelim kelimeler ülkesine Bir anda yükselen bir bülbül sesi -Erken erken karlar ortasında Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta- Bana geri getirir eski günleri ...Paslanmış demir bir kapı açılır Küf tutmuş kilitler gıcırdarken Ta karanlıklar içinde birden Bir türkü gibi yükselirsin sen Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken Söyleyemediğim ateşten kelimeleri Şuuraltım patlamış bir bomba gibi Saçar ortalığa zamanın Ağaran saçın toz toprağını Bana ne Paris'ten Newyork'tan Londra'dan Moskova'dan Pekin'den Senin yanında Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu Geceme gündüzüme Gözlerin Lale Devrinden bir pencere Ellerin Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den Kucağıma dökülen Altın leylak
III
Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma Kimi ırmaklardan yansıma Kimi kayalardan kırpılma Kimi öteki dünyadan bir çarpılma İçi ölümle dolu Dönen bir huni Doğarken güneş Kesilmiş ölü yüzlerden Bir mozayik minyatürlerden Dokunur tenimize Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay Ve birden senin sesin gelir dört yandan Menekşe kokulu sütunlardan Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan Gözlerine ait belgeler sunulur Ey aşkın kutlu kitabı Uçarı hayallere yataklık eden Peri bacalarının yasağı Gönlümün celladı acı mezmur Bana bıraktığın yazıt bu mudur Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi Senden bir gök Senden yıldızlar ördüler Ateş böcekleri O gece dört yanıma Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı Sen bir anne gibi tuttun ufukları Ve çocuklar gülle anne arasında Seninle güller arasında Tuhaf bir ışık bulup eridiler Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler Aramızdaki sırra Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar Gençlik monologları Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından Bana getiren Yasamız vardı Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:34 pm | |
| SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE -2
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir toz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde İnsanlığa anıt gibi yükselttiği Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin Şuna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumuşağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan olumsuz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çağdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:34 pm | |
| ŞAHDAMAR
Siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız Bir balığın, bir siyah, bir kara balığın İncecik kılçığı üzerine yemin edersiniz; (K) harfi üzerine yemin edersiniz. Rakı içen kadınların, çiçek yiyen kızların İyilikleri, günahları ve çeyizleri üzerine yemin edersiniz. İstakozların, kırmızı ve mavi istakozların Bir mavzerlik peygamberlikleri üzerine, Küçük ve büyük, acılı ve acısız Yeminler yeminler yeminler edersiniz. Siz siz üzre yeminler edersiniz.
Biz hayret eder, kuvvet eder, dudağımızı bükeriz; Dudağımızı kör makaslarla dilim dilim ederiz İki tane elimiz var deriz; Bin tane elimiz olsaydı Bini birbirinin aynı olurdu deriz. 999 elimiz kağıt gibi yansın, Bir elimiz güneş gibi dursun.. Biz elbette dudak büker, hayret ederiz.
Biz inkar eder, inkarı severiz; Bayram hediyenizi iade ederiz Biz mahcup ve onurlu çocuklarız Başımızı kaldırıp bir bakmayız Siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz Siz güvercinleri gözlerinden vurursunuz Siz ekmeğin hamurunu, aşkın hamurunu samandan yoğurursunuz Siz rüyalarınızda yaşayıp durursunuz
Toprağı zindana koyduk biz Üzerine yedi kilit vurduk biz Kaç gelinin alnında kaç yumurta kırdık biz Varsın yarın takılsın benim çene kemiğim Bir köpeğin ön dişlerine Ve Fahriye'nin kürek kemiği tam ortasından kırılsın Biz inkar eder, şah inkarlar severiz.
Kafamızı kaldırıp bir bakmayız ........................................... Ruhumuzun içinde kar yağar Anamızdan doğduğumuz geceden beri Heybemizi emektar makinelere yükleriz Fikirlerimizi tifil vinçlere İri buğday tanelerinin trenleri yürüttügünü bilmeyiz Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız Biz kirli ve temiz çamaşırları Aynı zaman aynı minval üzere katlarız Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız
Siz kalbe hançer gibi giren Siz kalpten ağaç gibi çıkan Siz bize şahdamarımızdan yakın Siz yüzükler içindeki kan Siz inançların sedef kabuğunu Ebabil kuşlarının gagalarıyla kıran
Bununla beraber üzülmediğinizi biliyoruz Gün gelecek toprağın altına uzanacağız Her gece saat beş sularında sizi Toplardamarlarımızın içinde bekliyeceğiz | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:35 pm | |
| ŞEHRAZAT
Sen gecenin gündüzün dışında Sen kalbin atışında kanın akışında Sen Şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın
Sen bir rüya geceleyin gündüzün Sen bir yağmur ince hazin Sen şarkılarca büyük hüzün Sen yolunu kaybeden yolcuların üstüne Bir ömür boyu yağan bir ömür boyu karşın
Sen merhamet sen rüzgar sen tiril tiril kadın Sen bir mahşer içinde en aziz yalnızlığı yaşadın Sen başını çeviren cellatbaşının günü Sen öyle ki sen diye diye seni anlıyamayız Şehrazat ah Şehrazat Şehrazat Sen sevgili sen can sen yarsın | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:35 pm | |
| TAHA'NIN KİTABI-1
Günaydın bana geri gelen şiir Bana geri gelen anıt Bana geri gelen kalbim Bana geri gelen kalbimin ayışığı Gözleriyle iyileştiren yaralarımı Kalbim güneşim efendim Günaydın yüreğimin kuşluğu Sürekli kuşluğu Günaydın alacakaranlık Ama nasıl alacakaranlık Bizi yataklardan koparan Dağlara yaklaştıran Dağlara doğru fırlatan Grevlerden grevlere koşturan Yanardağ Alacasıyla anne karanlığıyla baba Loşluğuyla kardeş aydınlıyla abla Kırmızı kırmızı bir karasevda Siyah siyah bir kuş lamba Hız kazanmış kristal camlarla Gelen ve giden İçimizde ve dışımızda Son durak İstanbul İlk durak Ankara
(...)
-Taha kapının önünde- 37
(...)
Ne bahardan bir gül ne yazdan bir yemiş Ne kıştan bir imdat ne sonbahardan sada Bir ara dinlendiriyor yüreğini Beethoven Dört duvardan yavaş yavaş gelen Gözlerden bir çılgınlık akıyor geriye geriye doğru Van Goghun elleriyle kırılan bir başak mı bu Cermen baltalarıyla frenk sopalarıyla İskandinav buzullarıyla geçti Wagner
Bir ses ki asur kabartmalarından beter Beklenen muştunun heykeli mi kırıldı battı Sona mı erdi eleğimsağmaların saltanatı Akşam akşam dar sokaklar ağzında kayboldu bir bir Hayallerimizin icadı putlar düşten yoğrulmuş tanrılar Ergenin şeytan aldatmacaları İnsanın ilk karşılaştığı denizlerin Önünde yaktığı kireç alevlerinde hisar Her hastalık bir putun kırılması mı demek Putların toptan kırılması mı demek ölmek
(...)
-Yanardağ kıyısında yaşama- 51
Yukarda bir yanardağ Kızgın küllerini savuruyor Bu ölü şehrin üstüne İşte bu şehre alıştı Taha Kırağı çalmış evlerine Kahvelerinde dayanılmaz bir çağrıyla Çağıran gecelerine alıştı Taha Geceye bir alkol gibi alıştı Kışlarında terlediği üşüdüğü yazlarında Bu şehre alıştı Taha Gül açmayan baharlara Yaprak düşmez sonbahara Kurbansız bayramlara Öğle öten horozlara Ancak geceleri rastlanılan köpeklere Tütün kokan kedilere Kesin kesin alıştı Yalnız sahaflarında grev yok İşçiler lağımları akar bırakmış Kurumuş kitabelerdir artık çeşmeler Bir semtine yerleşti Özler durur öbür semtini O nerdeyse cehennem orası sanki | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:36 pm | |
| TAHA'NIN KİTABI-2
-Çile- 55
(...)
Kaleye hücum ettiği an Zülküfül Kılıcı uzatan Tahaydı Bir kere daha kayalık leylaklarında Zülküfülden bir tad aradı Taha Halkın söylediğine göre onun kanıydı bir çiçek Ki açmazdı gerçekten o dağdan başka hiçbir dağda Ağzı yakan bir çiçek özel bir çiçek Gerçekten bu çiçekten süt umar Sütü kesilen kadın Su umar Suyu kesilen bahçe Soy umar soyu kesilen erkek Yahyanın başı da bu çiçekte Kalbe bir mızrak gibi inen bu çiçekti
Secdeden secdeye sıçrayarak Taha Selam sana Zülküfül Selam sana Yahya Selam sana İsa Selam sana İbrahim Selam sana Musa Selam sana Süleyman Selam sana Davut Selam sana Yuşa Selam sana Ahmed Selam sana Muhammed Selam sana Mustafa Mustafa selam sana Ey seçilmiş seçilmiş Mustafa selam sana Ey öğülmüş öğülmüş Muhammed selam sana
Ateşi gördü kurbanı yarılan denizi Yahyanın kesilmiş başını altın tepsiyi İkiye biçilen zeytini Karadan korkup da çekilen denizi Bedirde bir toz toprak içinde Zaferi tattı dişleri aydınlandı sevinçle Güneş batarken çölde Taha da Peygamberle birlikte Zafer sevinci içinde Baş geriye gitmiş taşı eritmiş gitmiş Vücut incir gövdelerinin arasında terk edilmiş | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:37 pm | |
| TAHA'NIN KİTABI -3
-Taha'nın ölümü- 59
Ölen şehirlerdir Taha değil Kuruyan nehirlerdir Lambadır sönen kış dökülmüş içine Sonbahar yaprağı ırmağı emmiş Asfalttır çekilen sıva bereket toprağının Bu Tahanın ölümü değiş yürüyüşü mezarların Kabirlerin şamarıdır çağın yüzüne Geceye batışıdır taş bakışlarının Tarihle öpüşme bitmiş demektir Güneşten aya Aydan geceye inmiş demektir masal Fal Kadın ellerine ısmarlanmış olan Fincanlardan fincanlara armağan Sabahların bakırı zehir özleminde Ekmek rafların en gerisinde Ev eskimiş yıpranmış depreme gebe Taşlar birer birer mineralerden düşmede Kubbenin kurşununu kesmiş bir elmas Cam kesmeye mahsus olan Her gece kalbimize musallat olan Cami kubbelerini eriten şimşek Kalbimizin özünü kemiren akşam Ağaç yutmuş kabrin taşını yazısını Ölüler kalmamış haykırdı Taha ne de babalardan bir anı Sur yıkıntıları ölüme açılmış Ölü kalmamış ama ölüm tutuyor güneşi toprağı Ölü kalmamış ama ölüm hayat halini almış İçine girdiğimiz yılan turşulu ölümle Değişe değişe bozulmuş ölüm bile Nerde ölümün o ak o yeşil O siyah kırmızı keskin rengi Artık ölüm ne gri ne kahverengi Ne gök rengi ne yer rengi Ölüm bir grev gibi kaplamış ülkemizi Ta can evimize kast eden bir grev gibi Batı bu karanlık grevin gözcüleri Doğu sonsuz bir grevin Çocuk düşüren bir anne gibi Güneşi düşürmüş son seheri Taşlar birer birer minarelerden düşmede Geceler bir inme gibi inmede Bir felç geldi gökten ve topraktan Doğudan ve batıdan Kollara bir zincir gibi yapışan Ayakları ateşin gıcırtısıyla yakan Kalb Yakup ve Yusuf öyküsünden boş Kafa bütün karıncalarla sarhoş Dudağı kessen bir şarap gibi Felç inmiş ağzımıza yakan bir kireç gibi Ağız mermerle örülmüş Kapatılmış yedi uyuyanlar maparası Develer çöle dağılmış Ateş sönmüş kervan batmış Kervana yol gösteren yıldız yanmış Saksılarda kömürü soluya soluya can vermiş çiçek Sevgiliye uzatılmış ama sevgili ölmüş Baba demiş hasta çocuk ama baba gitmiş Kapı çalınmış ama kimse yok önünde Belki bir yabancılık belki bir rüzgar çalmış Dağ çingenelerine ısmarlanan fallardan Bir daha bir haber alınamamış Bu yıl baharda menekşeler biile açmamış Anneler kirazları beklerken Bir bardak suda ölüm kaynamış Ölen şehirlerdir Taha değil Taşlarını fırlatan minareler Veriyor son felç hıncından bir haber Felç öfkesinden bir sayfadır önümüze açılan Oku okuyabildiğin kadar ölüm dersinden Taha birkaç kelime kaldı söylenmedik Felçten önce birkaç kelime söyle Son birkaç kelimeyi de söyle Öleceksen bari öyle öl öyle Uğursuzluk akşamı çökmeden Kısa süren Kutsal bir öğle gibi Son birkaç kelimeyi söyle
Arkadaş aynalar kırılmış Gerdeklerin şiddetinden değil Savaştan dönen yiğitin Sevinç mızrağından değil Aynalar farelerin tıkırtısından bezmiş Kırılmış kırılmış aynalar bezmiş Kırılmış kırılmış aynalar kırılmış Kırılmış yarasaların soluğundan Baharı kalmamış ondan kırılmış Ortasından çatlayan bir zamandan kırılmış Aynalar kırılmış Tahanın yatağına bir adım ırakta Taha ırakta aynalar ırakta Yatak bir karantina kazanı gibi kaynamakta Felç bir kar şehri gibi şehri gömmekte beyaza Dağların beyazına değil ölümlerin beyazına Köpük ölünün sarasının tükrüğü Duvar yanmış bir Kur'an sağlam kalmış duvarda Fırlayacak kuvvet yok kol yastığa dayandığında Ayakları şimşek yakmış Ezmiş bir gök gürültüsü kaburgaları Yatak yapışmış vücuda nasıl koşacaksın Taha Nasıl koşacaksın taş araya girmiş Kur'ana
-Taha'nın Dirilişi- 63
Dört melek ve Kur'anla Dirildi Taha Onulmaz bir ölümle Kavuran bir felçle Öldüğü halde Dört melek ve Kur'anla Dirildi Taha Cebraille Mikâille Üç Sûr ve İsrafille Azraille bile Dirildi Taha Yatağında bozulmuş bir bağ gibi Kavrulmuş yapraklar gibi
Dağılmış ve kendi kıyametini Ve kendi onulmaz mahşerini yaşamışken Nemrudun ateşinde yanmışken Firavun suyunda boğulmuşken Dört melek ve Kur'anla Peygamber soluğuyla Dirildi Taha Açtı sofrasını Mikâil Nimetler sofrasını Bal zeytin ve nardan Su getirdi dağlardan pınarlardan İlkin dudağını ıslattı bengisuyla Tahanın Geçti bir eleğimsağma omuzlardan Taşıyan o gülümsemesini Hızırın Hızır güldü Kur'anı Cebrail açtı Sofrayı Mikâil açtı Ölümü öldürdü Azrail Sûrunu üfledi İsrafil Dirildi Taha İşte böyle dirildi Taha
Durun anlatayım size melekler Tahayı nasıl dirilttiler Anarak İsanın doğumunu Anarak Muhammed Mustafanın doğumunu Melekler Tahayı dirilttiler | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:37 pm | |
| TAHTA AT
Dostlarımız geldi hafif danslar geldi Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü Kırk odanın içinde güzel aslanlar güldü Sen güldün Asya güldü hafif danslar geldi
Gel kalbini saat yap odamıza Saatin içine kutsal sözler yaz Güneş yap aşka güzel ölümleri uslu ölümleri Gel mesut odalar içinde çözül güzel bulmaca Güzel ve mağrur ve katil
İç dünyamı ikili susmalarla bölme Şiir günlük konuşma dilimiz Kıskançlığımdan örülme bir perde Perdeye çarpan beş deniz Kuvveti yok bende itham etmek hakkından önce
II Dostlarımız geldi sağlam izleri var karda Yapacaklarının yapılabileceği iyi öğretildi onlara Ve sağlam kutular içine koydular gölgelerini Karışık bir ses teller üzerinde Londra Gel bu gece görülmemiş bir şey olacak
Yanlış bir dağın altından yanlış bir su çıkarsa Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut Eşkiya heybesinde çizgili kayığa asıl Merhametin bildik kaynağı eşkiyalar Kıldan ince çarpık bilgileri unut Sessiz derin sonsuz yaslı duvarlar önünde Türküler içinde en şen en senin olanı söyle
III Aşk kadar nazlı saat kadar gerçek Bir bülbül bakıyor bana doğru Boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor Payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek
Dostlarımız geldi öldü büyücüler İnsanla peygamber arası basık bir gürültü içinde Korkunç ilgiler döner dolaplar Sedef gurur ve inat içinde
Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken Kırık ayaklı tahta at. | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:38 pm | |
| TUT
Son kaya iniyor kuyu aydınlanıyor Ses insanın derinlerde parlayan Son isyan denemesi oluyor güzel İçimde yaman tutuk bir şair doğuyor Tut elimden Dosta düşmana karşı bir iyi konuşayım Tut Kulede saat kırılmasın Geyikler sağır Rüyalar boğuk olmasın
Son kıral ağlıyor, üstünde son kuş yoruluyor Halkın kayıp annelere karşı saygısı yok Tut elimden Düşen tüyleri toplayalım Tut İsimsiz çocuk ağlamasın Kuyuda ışık sönmesin Kırk oda içiçe dönmesin Halayıklar sağır Dualar boğuk olmasın
Son insan yürüyor Tut elimden kaçalım Kaçalım kaçalım Bizi kimseler görmesin Arıyanlar bulmasın Tren duvarları sarsmasın Yürek bu kadar hızlı çarpmasın Kan böylesine hızlı akmasın Aşkın kulakları sağır Sesi boğuk olmasın | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:38 pm | |
| VEDA
Silahlara veda Geceye rüyaya ve sana Yalnızlığın geyik gözlü köşesinden Düzenlerin çıkmazına
Çizdiğim resmin Saat kulesi ağlıyor Ağzım o çeşit yok Şişe bu çeşit var
Sen bir gece gelsen Güneş doğmasa Gitmeden yine gelsen Bu yeni geleni Bu bize bakanı Sana bir anlatsam Güneş doğmasa Sandıkların içini göstersem sana Çizdiğim resmin Yalnızlığın geyik gözlü köşesinde Bir rafa koyabilsen Olup biteni ve onları Sabaha kadar konuşsak O ürkek ürkek bakanı sana bir anlatsam Ateşi karı tüfeği çeksem Ocağa pencereye kapıya
Kemana veda
Yağmurda şeytan ve şapkası Silahın ölümünü kutluyorum
Tren kaçırmış gibiyim
Sana veda | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:39 pm | |
| YAĞMUR DUASI
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şeyler bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler
Bir yağmur bilirim bir de kaldırım Biri damla damla alnıma düşer Diğerinde durur göğe bakarım Ne şehir, ne deniz kokan gemiler Bir yağmur bilirim bir de kaldırım
Nedense aldanmış ilk gece annem Efsunlu bir gömlek giydirmiş bana İişte vuramadı gökler bana gem Dinmedi içimde kopan fırtına Nedense ilk gece aldanmış annem
Biri çıkmış gibi boş bir mezardan Ortalıkta ölüm sessizliği var Bana ne geldiyse geldi yukardan Bana ne yaptıysa yaptı bulutlar Biri çıkmış gibi boş bir mezardan
İyiki bilmiyor kalabalıklar Yağmura bakmayı cam arkasından İnsandan insana şükürki fark var Birine cennetse birine zindan İyiki bilmiyor kalabalıklar
Yağmur duasına çıksaydık dostlar Bulutlar yarılır hava açardı Şimdi ne ihtimal nede imkan ar Göğe hükmetmkten kolay ne vardı? Yağmur duasına çıksaydık dostlar
Ben geldim geleli açmadı gökler Ya ben bulutları anlamıyorum Ya bulutlar benden bir şeyler bekler Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum Ben geldim geleli açmadı gökler | |
|
| |
| sezai karakoç şiirleri | |
|