| sezai karakoç şiirleri | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:16 pm | |
| ADAK IŞIĞI
Sıcak yaz göklerinde Önde uzanan ovada Birden bir ışık sağdan Bir ışık soldan çıkar Ve bunlar Şimşek hızıyla birbirlerine ulaşırlar Bunu halk adak için uğur sayar Derler: Leyla ile Mecnun buluştular Bu göz açıp kapama anında Ne varsa dile muradında Mutlak yerine gelir arzun Yerde kavuşmayanlar gökte kavuşurlar Ve bir uğurlu anda Kavuşmak isteyenleri kavuştururlar | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:16 pm | |
| ANNELER VE ÇOCUKLAR
Anne ölünce çocuk Bahçenin en yalnız köşesinde Elinde bir siyah çubuk Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş Simsiyah görünür gözüne Elinde bir ip nereye Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten Durmaz bir yerde Anne ölünce çocuk Çocuk ölünce anne | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:16 pm | |
| AŞK VE ÇİLELER
Monna Rosa siyah güller, ak güller; Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak, Monna Rosa, siyah güller; ak güller!
Ulur aya karşı kirli çakallar, Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa. Monna Rosa, bu gün bende bir hal var, Yağmur iğri iğri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar.
Zeytin ağacının karanlığıdır Elindeki elma ile başlayan... Bir yakut yüzükte aydınlanan sır, Sıcak ve minnacık yüzündeki kan, Zeytin ağacının karanlığıdır.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar, Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur, Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi... Ellerinden belli olur bir kadın. Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların.
Açma pencereni, perdeleri çek: Monna Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmeme için yetecek; Anla Monna Rosa, ben öteliyim... Açma pencereni, perdeleri çek.
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna; Saat on ikidir, söndü lambalar. Uyu da turnalar gelsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar; Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.
Akşamları gelir incir kuşları, Konarlar bahçemin incirlerine; Kiminin rengi ak, kiminin sarı. Ah, beni vursalar bir kuş yerine! Akşamları gelir incir kuşları...
Ki ben Monna Rosa, bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında. Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar... Su kenarında Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa: Henüz dinlemedin benden türküler. Benim aşkım uymaz öyle her saza, En güzel şarıkıy bir kurşun söyler... Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. Birgün gözlerimin ta içine bak; Anlarsın ölüler niçin yaşarmış, Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Artık inan bana muhacir kızı, Dinle ve kabul et itirafımı. Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı, Artık inan bana muhacir kızı.
Altın bilezikler, o korkulu ten, Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne; Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen, Bir tüy ki, kapalı geceye, güne; Altın bilezikler, o karkulu ten!
Monna Rosa siyah güller, ak güller, Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister; Ah, senin yüzünden kana batacak, Monna Rosa, siyah güller, ak güller! | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:17 pm | |
| BAHÇE GÖRMÜŞ ÇOCUKLARIN ŞİİRİ
İlkin sakin kiraz bahçeleridir andığım eski günlerden Şehrin çocuklara mahsus kaydıraklardan olduğu Fi tarihinde kutsal sözleri kale almadıkları için Harap bırakılmışlar tabiatüstü güçlerle
Bir kere elime aldım mı çocukluğumu Üstüne kerametler yazılı derilerde Geleceği bildiren derilerde Başlar yeni bir mantığın bağbozumu
Paganini bakışıyla ölümü inkar eden Anneleri şaşırtan çocukları büyüleyen Sevimli kahinlikleriyle fakirleri sevindiren Ve siz ey çingene kadınları
O yıllar savaş yıllarıydı geceleri karartma Gündüzleri fırın önlerinde birikirdi halk Biz çocuklara büyükler arasındaki fark Bir yanda şehir bir yanda kiraz bahçeleri | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:17 pm | |
| BALKON
Çocuk düşerse ölür çünkü balkon Ölümün cesur körfezidir evlerde Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların Anneler anneler elleri balkonların demirinde
İçimde ve evlerde balkon Bir tabut kadar yer tutar Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen Şezlongunuza uzanır ölü
Gelecek zamanlarda Ölüleri balkonlara gömecekler İnsan rahat etmeyecek Öldükten sonra da
Bana sormayın böyle nereye Koşa koşa gidiyorum Alnından öpmeye gidiyorum Evleri balkonsuz yapan mimarların | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:18 pm | |
| BATIŞ
Güneştir düşen turuncusunda menekşeler sunarım Gece artık hiç dönülmeyecek yerlerdeki o sevgiliye Çocuklara kekik toplıyan o sevgiliye Bir kekik uzatan çocuk anne deyince Deniz dibinden çatı çeken Çocuk üstüne arkadaş üstüne
Güneştir düşen yeşilinde bir yüz döner Değişmiyen o gençliğiyle sevgili Ölümden sonraki kurtulma gibi Döner döner de gelir karşıma Deniz dibinden cıkan ahtapot ölüleri Eski utanmaları çeker su yüzüne
Güneştir kırmızı ve ben en çömezi bir rengin Altın hatıralar hükümetinin Bitmeyen sultanı o sevgiliye adanmış Soy utanc soy anış soy sevgi Gel artmaz azalmaz ey sevgi | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:18 pm | |
| BEN KANDAN ELBİSE GİYDİM
Kendinden birşeyler kattın Güzelleştirdin ölümü de Ellerinin içiyle aydınlattın Ölüm ne demektir anladım
Yer değiştiren ben değildim Farklılaşan sendin Sendin bana gelen aynalarla Sendin bana gelen sendin
Artık ölebilirdim Bütün İstanbul şahidim Ben kandan elbiseler giydim Bundan senin haberin var mı | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:19 pm | |
| BENİM SEVGİM
Ah benim sevgim çiçek örneği Çarpılmışların kinini yeniler Beni alnımdan vurmak ister Saraların iftiraların gençliği
Bilirim geçmektir sevgi Ölümün en yumuşak en ayarlı yerinden Çünkü çocuklar geçer Ölümün en yumuşak en ayarlı yerinden
Zarif vakitlerin seçkin kadınları Hazırlardı kızlıklarında (doğum)ları Kaçmakla kurtulamadıkları Arada uyguladıkları | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:19 pm | |
| ÇEŞMELER
I.
Benim yalnızlığımdan Damıtılmış çeşmeler Kurumuş unutulmuş Çeşmelerin akışıyım İnsanlık içinde
Ay görmez onları onlar ayı görür Aydan haberlidirler Söylediklerinin çoğu Ay hakkındadır Aya dair Ayın tarihine ait
Fındıklılı Mehmet Ağa Çeşmesi Silahtar Tarihinin yazarı Yenilmez karpuzlar Acı salatalıklar yıkamıştım suyunda İçilmez Bozuk suyunda Gece yarısı Ayışığında Yaz ay ve ben Silinmeye yüz tutmuş yazı Ölümü hecelemiştik Ortalığı dolduran sesinde Ta... aşağılarda olan yatıra Bir türkü söylüyordu Ölüm ötesinde açmış Menekşeler kimliğinde
Ölüydü insanlar Yalnız yaşıyordu o yatır Ve o çeşme Ben de Sıratı andıran bir çizgide Soluyordum devrildim devrileceğimi Hayatı ve ölümü birlikte Aynı geçmezlik ve değişmezlikte Aynı yenilik ve tazelikte Ürpererek geçiyordu yarasalar Uzaklardan Beyoğlu'nu bir telgraf gibi İleterek birbirine | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:19 pm | |
| DENİZİN KENTİNİ YAKTIM
Denizin kentini yaktım Vızıldayıp duran kafamın ortasında Denizin kentini yaktım Hurma şırıltılarıyla
Denizin kentini yaktım Beni çocukluğumdan koparan Denizin kentini yaktım Bir kent kadın kabuklarından
Denizin kentini yaktım Miras kalmış bir alevle Denizin kentini yaktım Veli ağaçlarla kalbi atan mermerle
Tanrıyı anarak kalbi atan Cami sütunları boğdu Sararmış gözyaşlarıyla Kararmış denizin kentini
İstanbul ey sevgili şehir Dön dön karadan gelen sesime Son veren zaman yatırında Denizden getirilen biçimine | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:20 pm | |
| DOĞUM
(Leyla'nin doğumu için Mecnun'un sonradan söylediği)
I.
Çiğ düştü göklerden Ve bir bahar günü doğdun sen
Güvercinler geçti menekşelerden Ve bir bahar günü doğdun sen
Kendi kendine ayna olan nergislerden Leylakların gün doğuşu ürperişinden Zambakların kıyı kıyı bakışından Geldin sen Ve rüzgarlar karları süpürdüğünde Ve insanı çıldırtan kuş sesleri işitildiğinde Birdenbire aydınlandı annenin yüzü Ve bir bahar günü doğdun sen
İlkin horozların gözüne göründün Dünyaya haber verdiler ötelerden Baban yeni dönmüştü eve ıraklardan Birden aydınlandı annenin yüzü Ve bir bahar günü doğdun sen
Marta bakan biliyordu geleceğini Nisana bakan görüyordu alaca renklerini Kızıl ve yeşil seherini Mayısa bakan buldu seni Ve bir bahar günü doğdun sen
Sana Leyla dedim Suna dedim şiirlerde şarkılarda Gerçek adın bir fısıltı gibi kaldı ağızlarda dudaklarda Çatlar yüreğim bir nar gibi o sırrı anar da Avunurum doğumundan gelen muştulu armağanlarla Melekler gökten geldi armağanlarla Ve bir bahar günü doğdun sen
Bir bahar günü doğdun sen Baharın ta kendisi oldun sen Şimdi her baharda doğan çocuklarla Sen en aşılmaz boya tenlerinde saçlarında Sen görünür görünmez ufuklarda Karlar erir erir kaçar kaçar da Gökler yağmur biçiminde güler ağlar ağlar da Güneş öğünerek yansır yansır da sularda Gelirsin her baharda Bir diriliş gibi ölü dünyaya Ölüler gölgenden ateş ala ala Ekilip biçilip yankı yapa yapa Yaz sıcaklığından arta arta Birer birer çıktılar gönlümüzün aynasına tarlasına Ki bir bahar günü doğdun sen
Güller dönüştüler yatak çarşaflarına Leylaklar yaklaştılar korka korka Nergisler benliğimizin ortasından baka Gelip fon oldular insanın Bir kere daha Sende yeniden yaratılışına Bir bahar hali yaratışına
Bir bahar günü doğdun sen Baharın ta kendisi oldun sen
II.
Sonbahar benim ölümüm kırmızı kırmızı yanışım karaağaçlarda Senin ak doğumunu daha çok ortaya koymak için Toplayıp gelişim güzü bütün sarılarımla loşluklarımla Çürüyen solan evrenin karşı koyuşu Senin baharda doğusunun anısına
Ah o ne sıtmadır güneşteki sıtma baharda Her an senin doğumun yaşamaktan gelen Ve güzün güneşte bir kuruyuş bir dağılma Benim ölümümden gelen haykırış ve ağlayışlarla Bir ömür boyu oldum salt ölüm kemiği Parlamak için senin doğumundan gelen fosforlarla Eve girmekte geç kalan çocuklar görecektir geceleri Aşk baharının sessiz direnişini yanıp duran ışıklarda
Yaz güneşi biriktirdi biriktirdi Sonbahar yapraklarda delirdi Kış derin çizgileriyle devrildi Bahar gül tanklarıyla çiçek çağlayanlarıyla belirdi Ve bir bahar günü doğdun sen | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:21 pm | |
| DONUK AŞK
Yine akşam oldu, Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine, Uzaklık aynı gerçi, Heryerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi, Yine akşam oldu orda olduğu gibi, Görebiliyorum seni burdan da, Aynısıydı ordayken de, Uzaklıktan korkmuyorum belki de, Orada da aynıydı uzaklık gerçi Donuklaşmış oldu artık bu, Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi, Galiba ben baştan kaybetmişim, Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş... | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:21 pm | |
| HIZIRLA KIRK SAAT
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı Günlere geldim bunu bana öğretmediniz Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim Bunu bana söylemediniz İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler Bunu bana öğretmediniz Kardeşim İbrahim bana mermer putları Nasıl devireceğimi öğretmişti Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım Ama siz kağıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz
Bir kentten daha geçtim Buğdayları yakıyorlardı Yedikleri pirinçti Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı Sonra birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı Pirinçler gibi çoğalıyorlardı Atlarını yalnız atlarını cana yakın buldum Öpüp çıkıp gittim yelelerini | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:21 pm | |
| İLK
Yanlış trenden indin seni şehrin aynasından geçirdiler Sana baktım yıllarca hep ayni özlem penceresinden Yürüyen ve kaçan yalın ve çocuksu özlem penceresinden Denize karşı küçüle küçüle giden evleri İnce ince karşılardın olağan karşılardın Şen dünya içinde şen dünya içinde bir avuç şen dünyaydın sen
Bahar bilgisi güneş rengi at soluğu ve sen Seni çağırıyorum geç gel ağlayan son bâkireler içinden Kadınlar taş heykeller gibi gelip geçer sarı kayalardan Hangisine baksam sen kımıldar sen seslenirsin içerlerden Çekil karşımdan sultanı cariyelerde aramak körlüğü diyorum Körlük güneşe ve gözlerime doğru gelen
Sen bir el uzanışıyla aydınlanan yeni ay mısın Geyik resimleriyle kabarık her köşen Geyik derisinde akan ilk nehir Bir el uzanışıyla İlk sokağın ağzında kaybolursan ağlıyacağım Leylâklarla akrepler gözlerine bakıp insan olurlarsa Çocuk cennetinde günahların ilkini sen işliyorsun demektir Suna Parlayan denizler gürültüsüz şiirler kapanan kapılar sana gök taşlarını getiriyorlar
Seni sayıklıyor Denemesi yanlış yapılmış ilk ok | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:22 pm | |
| İNCİ DAKİKALARI
Sen bana yeni yılsın her dakika Her dakika bir yaşıma daha giriyorum
Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın Ben bin parçaya bölündüm her parçasında Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın Erkek ağlar mı diyeceksin Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya Sen benim ağlamamı erkeklığıme Uyanan ölmeyen yenilenen Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say
Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say
Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım Şehrin ölümünü yanlış anlama Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar
Senin odan günışığı en güzel müzik bana Farklılıklar odası Giden tren buharları içinde örümcek ağı Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı
Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim İncilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur Oldukları yerde bile | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:23 pm | |
| İŞARET
Ne zaman yandı elin Ne zaman yaktı ellerini hatıram Ne zaman bir yüzük gibi taktı hatıram Bu gizli ve acı işareti, gelin | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:23 pm | |
| KAPALI ÇARŞI
Kendi yastıklarına gölge salmasın Çocuklarının öpüşleri onlara anlat Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar Ruhların içindeki müzikle karşılıklı Kapalı çarşı içinde bir sigara Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer Kapalı çarşı ve kapalı çarşıyı götüren saat
Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı Tüyler içinde gelen yeni dünya Bir sandalye kadar hür olduğu gün Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat
Benim aynamı küçültüp büyülten onlar Benim aynamı aynalıktan çıkaran Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe Neler neler etti anlarsın onlar Şemsiyeler gibi Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar Kendi yastıklarına düşmesin Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat Kapalı çarşılar içinde Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir Kapalı çarşı içerisinde Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları
Kapalı çarşıya gittiğin zaman Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi kapalı çarşı Mavi gözlü bir gazete Kapalı çarşı içinde bulutların en senin olanı Sen bana kapalı çarşı Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki Şüphesiz bir harita kırığı Bir yapma deniz parçasıyla kapalı kapalı çarşı
Sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını onlara anlat | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:23 pm | |
| KAR ŞİİRİ
Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın
Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip geçer Her affın içinde bir intikam gelir gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi Öyle kar yağdı ki elim üşüdü Ruhum seni düşününce ışıdı Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:24 pm | |
| KARA YILAN
Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeye Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin
Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk Günahlarım kadar ömrüm vardır Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum Saçlarımı acının elinde unutuyorum Parmaklarımdan süt içmeye çağırıyorum seni Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmış demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Seni süt içmeye çağırıyorum parmaklarımdan Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:24 pm | |
| KAV
Otomobil birden çıkıyor yoldan Bir deniz kıyısında duruyor Büyü bıçağı koparıyor onu gri harmanili kayalardan Yalnız sırtlarından sezilen haçlı erleri kayalardan Kayalar kapatıyor onun arkasını som Düşünceyle şekerlendirilmeden Günse eriyor yön yön Van Gogh'su bir kırmızılık Kirazların ve güllerin tifoya kardeş çıkan rengi Kokuları bile kıpkırmızı olan güllerin Ve otomobilden inen sensin iki avcunda deniz Çevrene üşüşen zeytin ağaçları Arkandan inenler o kimlerdir ki avuçlarına gülüyor Oluşa gülüyorlar kuşlara çocuklara Ki senin ellerini görmek bir kurtuluştur çocuklara Sen yüzünde Akdeniz memnunluğu sen Truvalı Helen Sana gelmiş bütün yunanlılar atlı arabalarla Atlarla otomobillerle uçaklarla Bütün kiraz yangını çocukları andıktan sonra Evrenin akşamından döndünüz evlerin parmaklarına
Almışsın üstüne örtücülüğünü siyah kahverenginin Ağaç gövdelerinin kavların rengini Tabiat seninle canlı ve yeni Tabiatı duruşun ve bakışınla verimlendirmişsin Ey geçmez gençliğin telâşsız sesi Sesinle ölümü ürkütmüş terletmişsin Bir piknik yer altı gençliğine gözlerin Saçların bir başlangıç eski zaman leylâklarına Bir vakit gelse ki kapansam ayaklarına Geçen zamanı yanlış bir rüya gibi yorumlasam Resmini yunanlılardan kalma kayalara oysam Gitsem Bergama Tiyatrosunda seslensem ismini Benimle birlikte tabiat çağırsa seni Eski çağ çağırsa seni Yeni çağ çağırsa seni Her piknik gezintisinde yaptıkları gibi Çiçek kuş arı ve mavi gökte güneş Seninle donanırlar çocuk oyunlarında dağ düğünlerinde Ve kayalar ilk olarak atalardan arınmış Büyümüş denizden gelen sabırsız seslerle Sonbahar papirüslerini birer birer atmış Kentse yüzyıllarca ilerde ve ötede Sen halk ve çocuklar ve bir portatif çadır Ve kalakalmış bir oto uçurum kenarında Hafta içi gel gitleri denizde kanayıp ıslanış Güneş sevinçli yaşlarla kararmış Tabiatla konuşmaya başlarsın bardakların derinliğinde
Çin çay bardaklarının Birbirinizi yitirirsiniz tabiatın sisinde Biriniz Kafdağında biriniz Çinseddinde Deniz yüreğinizin telâşsızlığından aydınlığını emer de Akşamın üstüne boşanır yanar beyaz gecelerde İyot kokulu yalnızlık panayırlarında Ben bir peri masalı gibi anılırım o anda Gelip geçen bir nöbet gibi o anda orada Saçılan eşya toplanır otomobil çalıştırılır dönüş başlar Tabiatla son alışverişi yapar çocuklar Deniz yavaş yavaş siyah bir kabuk bağlar Çayırlar üzerinde soğan yumurta kabukları büzülmüş kâğıtlar Sende kadınlığın o sonsuz gülümsemesi ve toparlanışı var Gözler hep arkadadır acaba unutulan bir şey mi var Mutlaka unutulan bir şey var Gün bir bomba gibi düşer ve batar Arkaya son bir göz atılır otomobile doluşulur Şimdi sizi tabiattan koparan geri alan bir asfalt Şehrin düşüncelerini yayınlayan kalorifer bacaları Oraya buraya koşuşan insanlar Ve bütün ışıklar yanar | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:25 pm | |
| KERVAN
Mecnun bu olgunluk yıllarında Koştu kervandan kervana Hizmet ederek insanlara Erdi teselli pınarına Zamanı hatıraya karşı kullandı Aşka karşı hakikatle donandı Şefkat merhamet ve hakikat Aşka karşı aşkla birlik silah ve at Ve Tanrı'nın saltanatı tek saltanat Bu görüşle karışıp insanlara Buldu çoklukta tek bir manzara Her işin sonu başı Tanrı Alınyazımızın heykeltraşı Tanrı Tek var olan O...gerisi gölgeler
Sabah uyanıp karşılamak yeniyi Ufuklara bakıp beklemek yeniyi Kudüs'ü gördü Şam'a vardı Biri güneşin parça oluşu Biri aydan düşmüş bir mezardı Biri selvi biri çınardı Biri ayna biri duvardı Kervanları şehirlere şehirleri kervanlara Çevirerek içinde sürüp gitti bu macera Eşyada alevlenip alevlenip sönüş Dolaşıp dolaşıp Tanrı'ya dönüş
Tenha kaldığıan çadırlarda Kalbine inerdi bal rengi bir levha Yeni bir yazı çözmeğe uğraşırdı İnsanlara kapalı harflerdi savaştığı
Bir gün Leyla'nın evlendiğini duydu İçinde bir ses dedi: ne acı düğün bu Başkaldırdı bu sese: hayır hayır dediKendine, şeytana karşı haykır dedi Lekeleri gitti lekelenmez ismin Öyleyse alkış tut öyleyse Mecnun sevin Geceler, yıldızlar, yakın yıldızlar Toplanın Leyla'nın oraya yıldızlar Saçın saçına çiçekler yıldızlar Benden bir şimşek çizin havaya Bir dokunur dokunmaz gibi bir esiş gibi İyilik dileklerimi bırakın yıldızlar Böyle düşünüp sevinme ve üzülme arasında Günlerce düğünün akında kabusun karasında Zorladı ölümle hayatın sınırlarını Bir uçtan bir uca var ve yok olmanın sırlarını
Annenin ölümü babanın ölümü En kara haberler düğümü Geldi gitti yıktı Mecnun'u Aylarca bilinmezle pençeletti O'nu Bir kez bir kez daha vurdu yere Tunçlaştı çelikleşti Kays işte böylece
Ve alıştı bütün bu olanlara Yaz kış durgunluk ve fırtına Aynı varoluşun dönüşümleri Gün değişiminin aynadaki izdüşümleri Gibi bir etkiye dönüştü O'nda Böyle bir yoruma kavuştu sonda O ve Leyla aynı kadere susamaktalar Birlikte de olsalar ayrı da olsalar Aynı günün biri gecesi biri gündüzü Aynı alınyazısının cevheri ve yüzü Sevgi gözde değil gönüldedir Vücut değil ruhtur aşka kadir Hersey havada bir toz gibi döner durur da Yok olur sonunda Tanrı'nın varlığında Yaşamak Tanrı uğruna Tanrı içindir Geri ne varsa tahttan indir Ruh hürdür Tanrı sevgisiyle Bağlı değil zaman ve yer ilgisiyle Artık buluşmuşlardır Tanrı katında Bir yersizlik ve zamansızlık saltanatında Bir şey değişmez gelse de gelmese de Leyla Farketmez gitse de gitmesede Mecnun O'na | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:26 pm | |
| KÖPÜKTEN
Portakal büyüsüdür yalayan seni beni Kentte başlarken gece horozun terk ettiği Bir kadını havlıyor taşıyor o ıssız köpekler ki Kırmızı bir karpuzun ortasından kesilen o köpekler ki Deniz mi dedin ne denizi Ben Kristof Kolomb'un uşağı değilim Ben ırmakçıyım denizci değilim Kulağımda ne bir aşk ne de bir kürek sesi Bir meydan uğultusu barbar bir inşaat sesi Bir kere kente girdin Bir kadını al onu yont yont anne olsun Her kadın acıma anıtı bir anne olsun Çocuklara açılan mavi kırmızı pencere anne Sen bu şehrin sokaklarından geç sonsuz pencerelerle Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun Ve sonra yıpratılan ne Mavi bir alıkonan Bu köpekler neyi havlıyor hangi kadını Bu horozlar neyi ürperiyor çocukları mı Sabah ki marul ortası kırılan bir gemi direkte Vakit çiçek bozuğu bir akşam terkisi Bana ayrılan hangi Arap atının terkisi Hangi çadır düşüncesi ve çöl Bir mermerin rüzgârdaki savruluşu çöl Kadın giyeceklerinin kıvranışı kızılda Bir kırmızı biber salgını develer Yeter suyun anıtlaşması çelik çelik biatı
Bir kere kente girdin Felçli kadın karyolaya bağlı Haliç Engenlik gençkızlık işletmesi karyola ki Bekâr bir ölümün fener alayı şöleni Azrailin boyuna bülûğa erdiği gerdeği girdiği Eleni Eleni karyolada düşünen kadın Yalnız ve som karyolada düşünen kadın Her erkeği papaz sanıp günah günah olarak çıkartan Her gece güneşi ısıran Köpekler neyi havlıyor hangi gülü Horozlar neyi ürperiyor savaşı mı Bir yumurta ortasında gece yarısı Sen ey şair ki ellerini kollarını çarmıha gerdin Ölüm ki tabiatüstü hayatların menaceri En yeni buluşu intihardır | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:26 pm | |
| KÖŞE
1.
Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir Sen kaç köşeli yıldızsın
Fabrika dumanlarında resmin Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun
Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim Sen kaç köşeli yıldızsın
2.
Evlerinin içi ayna döşeli Ayna hatıra gözler ve sevmek Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek Ayna hatıra gözler ve sevmek
Evlerinin içi kabartma bahar Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Evlerinin içi yeni güllerden Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka Beni katıl suların ortasına bıraka Katıl sular güneşi gözlerinden götüren
Evlerinin içi gurur döşeli Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
3.
Sen geldin benim deli köşemde durdun Bulutlar geldi üstünde durdu Merhametin ta kendisiydi gözlerin Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum Gariptin yepyeni bir sesin vardı Bu ses öyle benim öyle yabancı Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Dişlerin öpülen çocuk yüzleri Güneşe açılan küçük aynalar Sert içkiler keskin kokular dişlerin İçinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun Bulutlar geldi üstünde durdu Merhametin ta kendisiydi gözlerin
4.
Taşların ortasında Leylanın gözleri Leyla köşe köşe göz göz şiirin ortasında Ben Leylayı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri Leyla ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında
Ben Leyla gibi güneş doğarken uyanamam Şehir gece gündüz benim içimde uyur Leylayı götürüp Londranın ortasına bıraksam Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocuktur
Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla Üç köşeli dünyasıyla Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla
Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla O gitti bize ağlamak kaldı kala kala
5.
Beni yeraltı sularına karşı iyi savun Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek Senin bahtsız ve mesut Eyyubun
Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor İçımde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme
Su akıyor birikiyor kan lekeleri Kurtulsam diyorum bir eser buna engel Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun İstanbul kalmıyor
Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar Ben bölünmez bir şairsem Sen bölünmez bir anne Bir çeşme | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:27 pm | |
| LEYLA KÖŞESİ
Bir de bakalım Leyla köşesinden Aşkın kadın adlı penceresinden Bırakmıştı kendini yazılmış olana Susmak ve konuşmamak denen cana Evlenmişti ve görünüşte mutlu Şimdiden memnun ve gelecekten umutlu Fakat bir eksiklik ufacık bir nokta Kalbi kurcalıyordu hala Mecnun ne olmuştu neredeydi Nasıldı ne yapıyordu hali neydi Geceleri loş gölgeler arasında Kum tepelerinde ay yarasında Mecnuna benzeyen hayaller olurdu Bu anlarda sanki kalbi dururdu Bitmiş olan bir daha mı başlayacak Ne çare başlayan başlamamış Bitmiş bitmemiş olacak Gibi gelirdi Ona Ürküntü geçmiş ama erememişti huzura Karanlık bitmiş fakat erememişti huzura Ay tutulmuş tutulmuş kurtulmuştu Gçnlu zaman zaman tutmuştu mustu Gün kırmıştı siyah çerçevesini Yarmıştı ışıkta ötesini berisini Baskın korkusuyla ürperen çadırların Bugün düzen ve güven, ama yarın!! Yarına bir güvence olmayan Neye yarar böyle bir şimdiki zaman Acıyla da olsa dopdolu olan hayat Boşalmıştı zemberegi boşalmış bir saat Gibi. Dönmüştü bomboş bir kagıda Agızdaki tad benzemiyor eski tada Irmak kurumuş rüzgar esmiyor Yakıcı güneşi bir parçacık bulut örtmüyor Arzu ve korku iki karanlık duygu Yüreginde birbirini kovalayıp duruyordu Ya bir gün geri dönerse Mecnun Yine altüst olursa ortalık bütün Daha mi iyi olur daha mi kötü bilmiyordu Bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu Sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini Kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini Eski oldu diyelim ama neydi yeni Ve nasıl eskitmeli eskimiyeni Nasıl öldürmeli ölmeyeni Nasıl diri sayarsın ölü olanı Eski bir zehirdi belki ama yeni Andırıyordu tatsız tuzsuz bir yemegi Beklemek neyi bekledigini bilmeden Gün günü ay ayı kovalarken Beklemek bir vaktin dolusunu Öç alan kaderin zalim oyunu Her şey akılla kurulu akılla düzgün Ama aklın içinde olmalı baharat gibi Bir parça delilik Oysa mecnun almış bütün deliligi gitmiş Kupkuru bir hayat kalmış ve adeta oyun bitmiş Arzulanan zenginlik, at kumaş ve ziyafet Yetmez olur insana bir gün elbet İnsan hep birşey umar bekler Ne oldugunu bilmez fakat Fakat sonradan duruldu Leyla Tevekkülle huzuru buldu Leyla Ruhta kopan fırtınalar dindi Gökten gönle sükunet indi Anladı ki acı tatlı soguk sıcak Geçmiş ve gelecek ayrılmak ve kavuşmak Hep aynı varoluşun dönüşümleri Aydınlanışları ve sönüşümleri Her şey havada döner durur Sonunda Tanrı varlıgında yok olur Ruh hürdür vücut esir Ruh baldır beden zehir Ruh hürdür Tanrı aşkıyla Baglı degil yer ve zaman kaydıyla Farketmez gelse gelmese Kays (Mecnun) Ona Gitse gitmese Ona Leyla Tanrı katında buluşmuşlardır Hakikat yurduna kavuşmuşlardır | |
|
| |
_sessizce_ Özel üye
Mesaj Sayısı : 256 Yaş : 34 Mesleğim : öğrenci Takım : Müzik Türü : Tecrübe puanı : 130 Kayıt tarihi : 22/02/09
| Konu: Geri: sezai karakoç şiirleri Paz Mart 08, 2009 12:28 pm | |
| LEYLA'NIN BİR IŞIĞA DÖNÜŞMESİ
Mecnun'la aynı anda mı Biraz önce mi biraz sonra mı En yeşil vahalar bereketinde Bir ışığa dönüştü Leyla Ece Evden yükselen bir ışık sütunu Yükselip tuttu ışık olan Mecnun'u Gördü herkes gökte yarıştı iki ışık Birbirine kavuştu iki ışık | |
|
| |
| sezai karakoç şiirleri | |
|