Birinci ses
“Müsaitseniz size aşık olabilir miyim?” dedi.
Karşısındaki bir an onu süzdü, başını öne eğdi.
Sanki “…Şimdi soruyorum büküp boynumu,
daha önceleri nerelerdeydiniz?” diyen eski bir
şarkıyı anımsamış gibiydi. Ama bunu karşısındakine
söylese bile ne ifade edecekti ki? Hayatta her şeyin
zamanlamasının tutması mümkün değildi ki zaten.
Kalbinin boş olduğu zamanlarda kimse karşısına çıkıp,
” Müsaitseniz size aşık olabilir miyim ?”
dememişti ki. Doğruydu işte sözler şiirler.
Aşkın kapıyı ne zaman nasıl çalacağı belli olmazdı.
Aşka randevu verilemezdi. O gelip bulur, ansızın
“cee!” diye karşına çıkabilirdi. İkinci ses birinciye,
“Senin adına çok üzgünüm , aşkına karşılık
veremeyeceğim için. Çünkü hayatımda birisi var,”
dedi, yürüdü gitti, ayaklarını sürükleyerek.
Birinci ses, sorusunun havada asılı kaldığını hissetti.
Ürperdi. Halbuki o, bir çok ikinci sesin yaptığı
gibi hayatında birisi olduğunu ondan saklayabilir,
yalan söyleyebilirdi. Oysa yapmamış, dürüst
davranmıştı.Birinci ses düşündü
“Tanrım, demek ki hala böyle birileri var hayatta.
Roman kahramanları yalan değilmiş.”
Olmayacaktı bu aşk, belliydi işte de hayalindeki yüz,
beynindeki isim, kalbindeki çocuksu heyecan niye
silinmiyordu acaba? Müsait değildi bak, söylediği gibi.
Aşık olmaması gerekiyordu. Aşık olursa acı çekecekti,
kavuşamayacaktı ona. İkincinin sesi, yüzü, elleri,
tarzı yine de akılndan çıkmıyordu. Acaba o da
hoşlanmış mıydı kendisinden? Bunu öğrenmeyi
o kadar çok istiyordu ki? İyi de, hoşlansa bile
bunu söylemesi neyi değiştirecekti? İkinci ses,
hayatında birisi olmasına rağmen, o gün karşısına
onu beğenen, hatta aşkı için izin isteyen bir
Ses’in çıkmasına içten içe çok sevindi.
Gidip gelip aynada kendisine göz attı gün boyu.
İçini tarifsiz bir sevinç kaplamıştı.
Gururu okşanmıştı. Kalbi boş olsaydı,
“Evet” deyip, onunla birlikte bir aşka yelken
açmaktan açınmazdı. Acaba, mazeretini söylerken
bunları da söylese miydi birinci sese?
Yoo, duygularıyla oynamak istemezdi onun.
Bunca çürümüş ilişkinin arasında sevginin, aşkın
adı dama atılmışken birisinin ortaya çıkıp cesurca,
“Müsaitseniz size aşık olabilir miyim?” demesi,
inceliğin ve karşısındakine değer vermenin eski
şarkılarda, filmlerde kalmadığının kanıtıydı işte.
Aşk için izin istenmezdi, biliyordu? Telefonu ara
sıra, bilinmeyen bir numara tarafından aranıyor,
“Alo!” dediğinde kapanıyordu. Son açtığında,
“Sen misin?” dedi. Telefon kapanmadı.
Derin bir iç çekiş duyuldu. Birinci ses konuştu:
“MÜSAİT OLMASANIZDA BEN SİZE AŞIĞIM.”
Sessizlik, ölüm kadar kesin ve uzun sürdü.
Aşk, ölümden daha çaresizdi o an.