İSLAM VE ASTROLOJİ
ASTROLOJİNİN DOĞUŞU
İlk peygamber olan Hz. Adem'den, son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)'e kadar 124.000 peygamber gelmiştir. Allah, insanlara, doğru yolu göstermeleri, onların, kendi TEKliğini bilmeleri için gönderdiği peygamberlerin her birine, değişik konularda ilim hazineleri vermiştir.
Çok okuyan, kalemi bulan ve kalemle yazı yazabilen ilk peygamber olan İDRİS peygambere BURÇLAR İLMİ, verilmiş, kendisi de bunu genişletmiştir.
İdris peygamber almış olduğu vahye dayalı bir şekilde burçlar ve yıldızların, gerek insanlar, gerek yeryüzünde mevcut tüm birimler üzerindeki tesir ve önemini anlatmaya çalışmıştır.
Kısaca, Yıldız İlmi, veya Burçlar İlmi, İdris peygamberin mucizesi olup, daha sonra aynı çağda ilk defa Babiller tarafından, mevcut veriler ışığında düzenlenmiş ve genişletilmiştir.
Pek çok İslam düşünürü de, yıldızlar konusunu inceleyerek, varlığın var oluşunda burçların ve yıldızların rolünü, çeşitli kitaplarında anlatmışlardır. Ayrıca Kur'an-ı Kerimde yıldızlarla ilgili 60 küsur ayet vardır.
İslam Alim İmam Aziz bin Muhammed Nesefi "ZUBTEDİL HAKAİK" isimli eserinde "cisimler Alemin Mertebeleri "bölümünde anlatıyor:
"Malum olsun ki; Cenab-ı Hak Hazretleri cisimler alemini halketmek diledi. Önce dört zulmaniye nazar etti. Hemen bunlar eriyip cuşa geldi. Öz ve hülasasınsan Arş-ı Alayı yarattı, kalandan kürsiyi yarattı. Kalandan yedinci göğü yarattı, kalandan altıncı göğü, kalandan beşinci göğü, kalandan dördüncü göğü, kalandan üçüncü göğü, kalandan ikinci göğü, kalandan hava unsurlarını ( ay,yıldızlar, gezegenler v.s ), daha sonra su unsurlarını ve toprak unsurlarını yaratmıştır. Sonra maden, nebat, hayvan ve son olarak da insan meydana gelmiştir."
İNSANIN OLUŞUMU
Kuran-ı Kerim'de Al-i İmran suresi 60. ayette de şöyle buyurulmaktadır.
"O Allah'tır ki; rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren o'dur. Kendisinden başka ilah olmayan o, Aziz (mutlak güç) ve Hakim'dir (hikmet sahibi)".
BURÇLAR
Burçların her biri batinen (özleri itibariyle) Allah'ın "Esma-ül Hüsna"sının, yani yoplu olarak 99 olarak bilinen, güzel isimlerinin anlamlarının birleşimidir. Her bir burç 99 ismi ihtiva etmesine karşın, bunların farklı bileşimi ve her burçta belli isimlerin daha dominant olması nedeniyle, 12 burç değişik özellikler taşır.
Her burçta ağırlıklı olan isimlerden bazı örnekler:
KOÇ: Cabbar, Kaviy, Aziz, Vahid
BOĞA: Hasib, Metiyn, Hafıd
İKİZLER: Semi, Muid, Fettah, Rauf
YENGEÇ: Batın, Şekür, Müheymin, Hafız
ASLAN: Hayy, Evvel, Baki, Selam
BAŞAK: Basir, Muhsi, Melik
TERAZİ: Musavvir, Vedud, Mümin, Vahhab
AKREP: Kahhar, Muntakim, Mumit, Muktedir
YAY: Alim, Kabız, Gafur, Tevvab, Gani
OĞLAK: Sabur, Metiyn, Mani, Kadir
KOVA: Vasi, Kuddüs, Hakim, Mürid
BALIK: Halim, Latif, Mucib, Batın
İslamın tavrı net
"Burçların veya halk tabiriyle yıldızların insan üzerindeki etkisine inanmak, İslam'ın ilahi iradeye atfittiği mutlak hakimiyet prensibiyle çatışmaktadır. Konununun İslam inancı bakımından önemli görülen diğer bir yönü de geçmiş devir ve kavimlerde görüldüğü üzere, burç ve yıldızlar gibi semavi cisimlere müstakil bir kudret nisbet eden ve onlara tapmaya varan inançların tevhid akidesiyle bağdaşmayışıdır. Buna yıldızlara bakarak geleceği bilme iddiasıyla ortaya çıkanların söz ve davranışlarını da eklemek gerekir. Ayrıca eski astrolojik telakkilerin bu şekilde bir falcılık ve kahanet sanatına dönüştürülerek, geçmişte olduğu gibi günümüz insanını da yaygın şekilde etkisi altına aldığı bilinmektedir. Bu sebeplerle tarih boyunca İslam alimleri gereken hassasiyeti göstererek Müslümanları konunun akideye yönelen tehlikelerinden korumak için sert uyarılarda bulunmuşlardır. (Bkn. İslam ilmihali DİB) Yıldız ve burç falı uğraşısı, eski hint geleneğine kadar uzanan bir geçmişe ve astronomiyle birlikte ele alındığı dönemlerde bilimsel bazı açıklamalara sahip görünse de esasen insanın uçsuz bucaksız varlıklar alemi karşısındaki acz ve merakının, bunalım ve arayışının ürünüdür. Kur'an'da kainatın muhteşem düzenine, güneş, ay ve yıldızlara sürekli dikkat çekilmiş ise de bunlar da dahil yeryüzündeki bütün varlıkların Allah'ın emrine râm oldukları, yaratıcı, etkileyici ve yönlendirici bir güçlerinin bulunmadığı, her şeyin Allah'ın sevk ve idaresinde olduğu sıklıkla vurgulanmıştır. İslamın özünü teşkil eden tevhid inancı, geleceğin mutlak gayb olup Allah'tan başka kimsenin gaybı bilemiyeceği, insanın kendi geleceğini kaza ve kader çerçevesinde kendisinin çizeceği ilkesi de, yıldız ve burç falına itbar etmeyi, onlara bir anlam ve ümit yüklemeyi reddeder. Günümüz toplumlarında bu tür uğraşıların bir hayli recaçta olması, bir yönüyle İslam'ın bu ilkelerinin iyi hazmedilememiş, dinin eğitim ve öğretiminde boşlukların meydana gelmiş olmasıyla, bir yönüyle insanların bilgisizliğini, merak ve zaaf içinde oluşunu fırsat bilenler için ekonomik bir sektör teşkil etmesiyle açıklanabilir.
İslam Alimleri ne diyor
Burçların veya halk tabiriyle yıldızların insan üzerindeki etkisine inanmak, İslam'ın ilahi iradeye atfettiği mutlak hakimiyet prensibiyle çatışmaktadır. İslam bilginleri arasında astrolojinin dini yönden geçerliliği konusu tartışılmıştır. Bir kısım bilginler yıldızlar, yıldızların mevki ve menzilleri hakkındaki ayetleri(yunus10/5; en- Nahl16/1; Fussilet 41/16; ez-Zariyat 51/4) vs. gibi ayetler ile Peygamber efendimizinde "ay ve güneşi gözetmenin fazileti" ne dair hadislerini delil göstererek astroloji anlamında ilm-i nücumun caiz olduğunu ileri sümüşler. Bunun yanında islam alimlerinin çoğunluğu ise, Peygamberimiz'in ilm-i nücumu yasakladığına dair hadislerinin bulunduğunu ( Buhari, Salatü'l-küsuf13; Müslim, Selam, 35) karşı tarafın ileri sürdüğü ayet ve hadislerin astronomi hakkında olduğunu, güneş, ay, ve yıldızların hareketlerine bakarak bunlardan dünyadaki olayların ve insanların geleceğine ilişkin sonuç çıkarmanın aldatmaca olduğunu, dini bilgi ve inançla çeliştimi, bu işle uğraşanların şirke düştüklerini iddia etmişlerdir.
Elmalı Tefsirinde burçlar
" Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir."(25/61) "Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik"(15/16) Elmalılı hazretleri bu ayetlerin yorumunda diyorki: Burç aslında yüksek köşk demektir. Gökyüzünde her yıldız topluluğuna yani özellikle bir arada bulunan yıldız takımlarından herbirine burç veya suret ismi verilmiş ve kelimenin bilinen gerçek manası bu olmuştur. Yeryüzü haritasında şehirler ve şehir harıtasında yüksek ve büyük binalar nasılsa, gökyüzü haritasında da burçlar öyle gibidir. Aslında bunların gerçek durumlarını buradan ölçüp kararlaştıramayız fakat en azından görünüşleriyle aydınlanabiliyoruz ve bu şekilde gerçeklikleri ve adetleri tam bilgimiz altında olmadığından dolayı nekre(belirsiz) olarak buyurulmuştur...On iki burç görünüşe göredir. Fezayı kesmiş gibi kabul edilen altı dairenin ikiye bölünmesi ile elde edilen on iki bölümden biri demektir. Yani birer yıldız topluluğu değil böyle olduğu kabul edilen birer bölümdür. Burç bu manada kabul edilecek olursa, bu on ikiyle sınırlanmış olur. Astronomi kitaplarında burç, bu on iki hakkında kullanılmış, diğerlerine burç denilmeyip suret ismi verilmiştir. Bundan dolayı, müfessirlerin çoğu gezegenlerin yörüngeleri gibi kabul edilen bu on iki burcu söylemişlerdir. Fakat sözlük yönünden ayette bu manaya delil yoktur. Ayetin açık manası yaratılan burucun var sayılan şeyler değil, güneş ve ay gibi gerçek olmasıdır.